Hayat, başlangıçlar ve sonlar üzerine kurulu. Bu böyle olmalı ki; insanoğlu öğrenerek, büyüyerek devam edebilsin; döngü gerçekleşebilsin. Acıda kavrulup sevinçte yücelebilmek gibi … Aslında bu bir nimet. Her mutluluk; seni adeta o eşiğin kapısına götürecek. Tek başına olduğunu bilip, hesap vereceğin o eşik… Her gönül kırıklığı ise; gün gelecek seni yandığın ateşin içinden çekip bir tutam ışıkla ödüllendirecek. O hep beklediğin yaradanın ışığı… Yaşamın sırrı ve yaradanın bilinci, işte tam bu iki köprünün arasında.
Sevmek ve korkmakta böyle bir şey!
Bazen kendini sevdiğine adayıp; kaybolup, eriyip gideceksin onunla. Hayatını hiçe sayarken, benliğini çiğnerken ruhunu yeniden tanıyacaksın o taşlı yolda. Gün gelecek kaçarken korkuda, yanlızlıkta gönlün sana merhaba diyecek titreye titreye. Adeta yüzüne konuşacaklar o bütün göz ardı ettiklerin, kulak vermediklerin.
Hayat bu…
Senden ne aldıysa geri verecek; sana ve verdiyse geri alacak. Lakin, bu senin istediğin ya da beklediğin şekilde olmayacak.