Kader ya da alın yazısı…


Kader ya da alın yazısı…

Hiçbir şey yapmasan da ya da her şeyi yapsan da o meşhur başına gelen şey…

Eğer hiçbir şey yapmıyorsan kaderini/alın yazını çizmeye başlamışsındır demek.

Eğer sürekli bir şey yapıyor ya da yapmaya çabalıyorsan aynı şekilde kaderini çizmektesin.

Kader/alın yazısı hiçbir zaman mutlak iyi ya da kötü bir olgu değildi ve olmayacakta.

Kader; durum, vaziyet, algı ve reaksiyonların farklı senaryolar doğurmasını sağlayan bir denklem. Bazen sen başkasının kaderi olabildiğin gibi başkası da senin kaderin olabilir. Bazen ana rahminde çocuğun sakat doğacağını bilmek ve sakat büyümemesi için ona hayat vermemek gibi…

Kader, dünyaya hangi şekilde/versiyonda geldiğin ve neler görerek, öğrenerek, hissederek yaşayabildiğinden ibaret.

İnsan neden kaderine boyun eğer? İnandığı için mi yoksa içinde bulunduğu durumu ya da kendini iyi etüt edemediği için mi?

Kader/alın yazısı neden hep ilkel, o döneme ait dünyasal durum üzerinden değerlendirilir? O günün yaşam gerçekleri ile gelecek öngörüsü yaparız hep, neden? Demek ki, ortada neden/sonuç ilişki zinciri mevcut.

O zaman;

İnsan kaderini/alın yazısını şahsi algı, muhakeme ve insanlığın o dönem için yaşadığı toplumsal gerçekliğe göre kendi muhtemel belirleyebilir.

Belki de yürüdüğümüz yol, bilmeden kaçtığımız ya da yüzleşemediğimiz korkular veya bu esnada yarattığımız paralel gerçeklik, tutkularımız, inatlarımız…. bizim gelecek için çizdiğimiz kaderdir….

“Yansıma”


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir