Değişmekte düşünmek kadar zor…


Değişimi isteyen ya da konuşan ama her nedense bir türlü değişemeyen bir düzen ve insan profilinin gölgesinde yaşamaya devam ediyoruz. İnsan olarak günümüzü baz alırsak; çelişki kavramına yeni, üst bir ultra seviye de getirdik denebilir. Kör algımızı başarı ve kıvançla ileri raddelere taşımaya devam ediyoruz! Gururluyuz….

Değişim konusu, genelleyici olarak hayatımızın portresini çizer gibi olsa da içinde birden fazla bileşeni barındıran karmaşık denklem aslında. Geçmiş yılları veya daha da geriye giderek tarihsel vakaları göz önüne aldığımızda; yönetme şekli, politika, rejim vb. envai çeşit esintilerin durulduğunu ve tamamen yok olduğunu birlikte görebiliriz. Bu sürece felsefik olarak baktığımızda elde edilen ana çıkarım şu; Kalıcı hiçbir şey yok. Dünyanın dönmesi ne kadar baki ise; değişim de o kadar baki. İnsanlık olarak sırtımıza yüklediğimiz küfede acıdan, sefaletten, savaştan, şatafattan ve sosyal dengesizlikten damıttığımız bu kadar tecrübe varken, bunlardan hala ders çıkarmıyor olmamız veya devam etmek için gerçek bir değişikliğe gitmemiz gerektiğini görememek nedendir acaba….

An itibariyle yaşadığımız hayatı ve onun anlamını irdelemek o kadar da zor olmasa gerek;

• Sevmediğimiz hayatları yaşamak için sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz!

• Mutsuzluk denizinde yüzüp mutluluğa kulaç atıyoruz!

• Hali hazırda zorla entegre edilmiş bir sistemin ayakta kalabilmesi adına, tuhaf fakültelerden mezun oluyoruz!

• Sirkülasyon eğrisinin bize hiç dönmediği bir vergi ve sosyal sigorta sistemini, deli gibi her gün çalışarak yarattığımız ekonomik değerden sübvanse ediyoruz!

• İçeriği bakımından bize somut bir getirisi olmayan ya da uygulamaya alınma aşamasında fikrimizin dahi sorulmadığı bir dünya kanun ve mevzuata uymakla yükümlüyüz!

• Sosyal ve ahlaki denge bakımından çökmeye yüz tutmuş bir toplumda; kimi, neyi ve ne şekilde sorgulayacağımızı bilmeden popüler kültürün geberik yanan farlarıyla yol olmaya çalışıyoruz!

• Doğaya sırt çevirmiş bir yaşam tarzının içinde börtü böceği telefonla resme çekerek sağda solda paylaşıyoruz!

Kısacası; içinde bu kadar bilinmeyenin bile olduğunu bilmediğiniz bir çıkmazda, kendi çap sınırlarımızı ihlal etmeden suni yaşamımızı devam ettirmeye gayret gösteriyoruz.

Büyüyerek gelen dalga; önünde kimin durup durmadığı ile ilgilenmez. Orası sandalın ya da geminin bileceği iştir. İşte biz de hayatın kıyısında bir yerde bu şekilde bekliyor gibiyiz sanki. Günümüz dünyasında meydana gelen ekonomik, politik, kültürel bir çok olumlu ya da olumsuz değişiklik; bize danışılmadan hayata geçirildi. İşin tuhaf kısmı şu ki; bu olumlu ya da olumsuz değişiklikler kısa ve orta vadede sadece bizim onları desteklediğimiz, ayakta tuttuğumuz kadarıyla devam edecekler. Borca ortağım ama kardan pay alamıyorum gibi bir söylem bu aslında…

İnsanlığın anlaması ve sonsuza kadar pekiştirmesi gereken en büyük ders bu olmalı;

İnsanın içinde yer almadığı, bilinçli ya da bilinçsiz destek verip ayakta tutmadığı sürece devamlılığını götürebilecek bir sistem, hayat şekli ya da kurum yoktur. Bu nedenle yaşama amacımızdan tutun da ileride varmak istediğimiz evrime kadar birçok şeyi yeniden yapılandırmak zorundayız.

İçimizdeki insanı, değerlerimizi, akli dengemizi, hayat şeklimizi, sevgimizi, yaşadığımız yeri, bakış açımızı vs. her şeyi yeniden yaratmak zorundayız.

İnsanın değişmediği bir toplumda, sistemin de dikiş tutması mümkün değildir.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir